|
Türkiye’ye Türkiye’den başka kimse hasar veremez…
Ermeni 'Diasporası' kavramını bizim kuşak ilk kez, Türk diplomatlarına karşı suikastlar ve haince saldırılar başlatmış olan Asala adlı terör örgütünün faaliyetlerinden söz edildiği dönemde duydu… Hiçbir zaman merkezi bir örgütlenme biçimleri yoktu ve ne aralarında bir organik bağdan söz edilebilirdi, ne de Ermenistan ile derin bir işbirliği sürecinden ya da 'emir-komuta' zincirinden…

Bu bağlamda hiçbir zaman örneğin Musevi cemaatleri ya da Yahudi lobi gruplarıyla karşılaştırılmaları olası değildir.

Yahudi lobileri inanılmaz bir bağlılıkla İsrail devletini her anlamda destekler, bulundukları ülkelerde sağlam örgütlenmelerle İsrail çıkarlarını savunur; İsrail'in ekonomik ve finansal kalkınmasına omuz verirlerken Ermeni Diasporası, sadece Türkiye'yi hedef alan dar çerçeveli politikalar peşinde koşup durmuştur.

Bu nedenle Ermeni Diasporası'nı Ermenistan'ın arka bahçesini konsolide eden ciddi bir ekonomik ve sosyal yapı olarak görmek yanlış olur… Eğer tersi söz konusu olsaydı Ermenistan içinden geçmekte olduğu ekonomik çelişkilerden çoktan kurtulmuş olur, onbinlerce kaçak Ermeni Türkiye'de ekonomik huzuru aramak zorunda kalmaz, Ermeni lobisinin hâkim olduğu ülkelerin hükümetleri her koşulda Ermenistan'ı ihya ederlerdi. Yahudi lobilerinin İsrail konusunda yaptıkları gibi…

Bununla birlikte Ermeni Diasporası, Ermeni lobilerinin desteğine neredeyse hiç gerek duymaksızın, bilinen ülkelerde 'Sözde Ermeni Soykırımı' meselesinin 'tanınması' ve Türkiye'nin tazminatlara varacak düzeyde cezalandırılması konusunda süreçleri forse ediyor, o doğrultuda kararlar alınmasını sağlıyor gibi görünüyorsa, bunun iki nedeni vardır ve olayın Yahudi – İsrail dayanışmasındaki benzer ekonomik - finansal etkileşimle hiçbir benzerliği yoktur…

Bu iki nedeni şu şekilde ifade edebiliriz:

Bir: Söz konusu ülkelerin şu veya bu şekilde bölgede ve / veya Türkiye üzerindeki hesapları doğrultusunda bu tür kararlara yönelmeleri (kendi ülkelerindeki etkileyiciler ve kanaat önderlerinin baskısıyla falan değil)… Örneğin, Samuel Huntington “Ermenistan'la Türkiye arasında herhangi bir anlaşmazlık (conflict) çıkması halinde ABD, haklı ya da haksız olup olmadığına (wrightly or wrongly) bakmaksızın Ermenistan'ın yanında yer alır” derken bu tespiti, Ermeni seçmen sayısının ya da finans ve iş çevrelerinin ABD Başkanlık seçimlerini etkileyecek kadar güçlü olması nedeniyle yapmamakta, doğrudan ABD'nin Türkiye ve tabii ki Avrasya konusunda kullanacağı Demokles kılıçlarından biri olarak bu çelişkiyi değerlendireceği için ortaya atmaktadır.

İki: Türkiye, diplomasi (devletten devletlere ilişki) konusunda ev ödevlerini son derece başarılı bir şekilde yerine getirmeye çalışırken; kamu diplomasisi (devletten diğer ülkelerin halklarına iletişim) konusunda onlarca yıldır hiçbir şey yapmamış, diplomasiyi yalnız bırakmış, ısı kalkanlarını oluşturamamış, bu konudaki ev ödevleri konusunda sınıfta kalmıştır…

Bunun sonucu olarak Türkiye'nin algısı, Türkiye'nin yönettiği iletişim stratejilerinin bir çıktısı olarak değil; hâkim kuvvetlerin, 'üst aklın' sürüklediği (drive) bir algı olarak çeşitli ülke toplumlarının inanç sistematiğinde yer etmiştir. Bu oluşumda en az diğer ülkelerin dinamikleri kadar, Türkiye algısı ve İslamofobi karşısında yeni bir Algılama Yönetimi stratejisi oluşturamamış Türkiye'nin de sorumluluğu vardır. Anlaşılması zor olan fenomen, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2010 yılında bizzat talimatıyla kurdurduğu ve doğrudan kendisine bağladığı Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün, 2015 stratejileriyle ilgili 4-5 yıl önce hedef ve bütçe verilmiş olunmasına rağmen; neden bir varlık gösteremediği sorusunun yanıtında gizlidir…

Buna bir de ABD'nin 11 Eylül sonrası sistematik bir şekilde yürüttüğü İslamofobi derinliği eklenince, bu ülkelerde Türkiye'yi köşeye sıkıştıracak her türden kararı almak kolaylaşmıştır…

Bütün bunlara rağmen alınan kararların ekonomik ve finansal hiçbir etkisi ve çıktısının olmadığını zaman göstermiştir. Bu bağlamda herhangi bir olumsuz gelişme olursa, bu durum Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarın bozulması, maliye disiplinin sarsılması sonucu ortaya çıkabilir. Yani Türkiye kendi ayağına sıkmadıkça, majör hatalar yapmadıkça Ermeni Diasporası'nın Türkiye'ye getirebileceği olumsuz etki, son derece sınırlı boyutta kalacaktır.

Duygular iletişimin zeminidir…

Yazılarımızı takip edenler, iletişimin ana amacının hedef kitleyi ikna edebilmek olduğuna vurgu yaptığımızı, bu yolda da en etkili dilin 'duygulara hitap eden' tonlama ile oluştuğunun altını çizdiğimizi bilirler.

Duygusal tonlama, etkisini millî, ortak ruhî şekillenme zemininden alırsa amaca hizmet eder. Pek nadir durumlar hariç (çocuk sevgisi; anneye bağlılık gibi) ortak ruhî şekillenme 'evrensel öğelere' dayanmaz. Dayanırsa, içselleştirilemez, amaçlanan etkiyi oluşturamaz… Kritik başarı faktörü, tüm o duygusal tonlama içinde herhangi bir kırılma, illüzyonu (yanılsamayı) hasarlama durumunun ortaya çıkmasını engellemekten geçer.

Burada iki örnek vermekte yarar. Biri illüzyonu kırmadan süreci tamamlayan, diğeri ise talihsiz bir rastlantı sonucu yanılsamaya ters düşen tek sahne ile son derece başarılı bir işe gölge düşmesini engelleyemeyen iki ayrı görsel şölen…

Biri tabii ki dünkü, neredeyse sıfır hata ile düzenlenmiş (Silahlı Kuvvetlere selam olsun) 100. Yıl törenleri… İçeriğinde savaş, yani ölüm olan “macabre” (ölümcül) bir hikâyeyi çerçeveleyen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün o olağanüstü 'Hitabı' ile (sizin evlatlarınız, artık bizim evlatlarımız), inanılmaz bir evrensel duygu tablosu… Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ana eksenini oluşturan, düşmanlığı yok etmiş saygı duygusu…

Diğeri de, başından sonuna bir kreşendoya koşan Türk Telekom 175'inci yıl reklam filmi… Sonunda “2015 Türkiye 4G'ye hazır” yazısı ne yazık ki başından sonuna kadar başarıyla oluşturulmuş duygu haresini kırıyor; hemen 5G tartışmasını akla getiriveriyor… Dedik ya, talihsizlik… Yoksa 10 numara bir tanıtım filmine imza atmış Türk Telekom… Belli ki film 5G tartışmasından önce yapılmış. Buna rağmen durdurulup değiştirilebilirdi. Yazık olmuş…
#Kamu Diplomasisi
#seçimler
#ermeni diasporası
9 years ago
default-profile-img
Türkiye’ye Türkiye’den başka kimse hasar veremez…
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti