|
Yabancılar Türkiye’nin yarını için daha umutlu
20 yıl öncesiydi. Akademisyen olarak Türkiye'nin ve Meksika'nın 1994 Krizi'ni, Latin Amerika'daki ekonomik sorunları konuşuyorduk. Uluslararası Para Fonu (IMF) bir rapor yayınlamış. O zaman internet yok. Elimize basılı rapor olarak, 6 ay gecikme ile geçmişti. Meksika'nın finansal krizini incelemişlerdi ve tespit çok sarsıcıydı; Meksika vatandaşı yerli yatırımcılar, yabancı yatırımcılardan daha seri ve daha panikle ellerindeki hisse senetleri ve tahvilleri satmış ve dövize geçmişlerdi. Yabancı yatırımcıların Meksika piyasasından çıkışı 1 yıldan uzun sürmüştü. Bu analiz, 'kriz dönemlerinde, gemiyi önce yabancı yatırımcılar terk eder' iddia ve yakıştırmasını çürütüyor olması nedeniyle, çok ses getirmişti. İnanın, bugün de durum farklı değil.

Bir dönem yöneticiliğini de yaptığım ekonomi kanallarımız, kendilerini döviz kurlarındaki yükselişe kaptırmış durumdalar ve 'dolar kurunda yeni rekor' başlıklarını sürekli olarak ekrana basıyorlar. Bu hiç bir zaman arzu ettiğim bir yayıncılık şekli değil. Ancak, yurt dışında da böyle bir alışkanlık gözlemliyorum. Çünkü, dünya medyasında 'yeni medya' olarak ifade edilen yeni trend 'internet medyası' metotlarına yöneliyor. Yani, birçok haberi veya gelişmeyi ‹flaş haber', 'son dakika' gelişmesi şeklinde vererek, seyirciyi, okuyucuyu; aslında müşteriyi kendi yayın mecrasında tutmaya çalışıyor.

Ancak, sorun şu; yabancı oyuncuların, spekülatörlerin hiç birisinde 'dolar-TL kuru 3 TL'ye koşuyor' diye bir bakış açısı, bir beklenti, bir spekülasyon iştahı yok. Döviz kurlarındaki aşırı oynaklık (volatilite) nedeniyle, Türk halkında, Türk iş dünyasında 'bu dolar kuru 3 liraya gider mi' muhabbeti arttı ve bu nedenle, kimse hayli yüksek sayılabilecek bu döviz kuru seviyelerinde dövizini bozdurmuyor. Şirketleri geçtim, eskiden hane halkı bozdururdu; o da bozdurmuyor. Bu nedenle, piyasada döviz arzı, yani piyasaya giren döviz miktarı hayli daralınca, sığ bir piyasada, yabancı oyuncular iki üç alım-satım işlemi yaptıklarında, döviz kurlarının bir hayli dalgalandığına şahit oluyoruz.

Döviz ile ilgili ne söylesek, makbul değil

Demek ki, dolar kurundaki yükselmede esas sıkıntı yine bizden, içimizden kaynaklanıyor. Yoksa, önünde sonunda; düşecek enflasyon, gerileyen cari açık, hayli iyi giden bütçe ve kamu maliyesi dengeleri açısından baktığında ve Türkiye›nin iyi, kötü, bu yıl da yüzde 3 büyüyeceğini hesaba katsan; 2015 yılı piyasaların daha sakin geçirmesi gereken bir yıl gibi gözüküyordu. Ancak, bugün geldiğimiz noktada, 'at öyle bir ürkmüş durumda ki', 'dolar-TL kuru çok pahalı' dediğinizde, 'benim dilim döviz alın demeye varmıyor' dediğinizde, insanlar ya aklınızı yitirdiğinizi düşünüyor; ya da kötü niyetiniz olduğunu.

Esasen, yabancı yatırımcıların, piyasa profesyonellerinin veya spekülatörlerin döviz kurlarını bu derece dalgalandıracak bir imkan bulmalarında, Merkez Bankamız dahil, yerli aktörlerin, döviz piyasasına belirli bir etkisi olabilecek önemli kurumların piyasadan kendilerini çekmiş olmalarının etkisi kuvvetli. Merkez Bankamız ve Hazinemiz, döviz arzının daralmaya başlaması ile, daha yıl başında, BOTAŞ gibi önemli döviz ödemeleri olan kamu kuruluşlarının döviz ihtiyacını kendilerinin karşılayacakları yönündeki açıklama ve tedbirleriyle, döviz piyasasındaki arz-talep dengesi açısından önemli bir tedbir aldılar. Ancak, bu tedbir dahi, giderek daralan döviz arzı nedeniyle, döviz talebinin bir kısmı günlük piyasa işlemlerinden çekilmiş olmasına rağmen, döviz kurlarındaki yükselişi engelleyemedi. Dolayısı ile, çok sığ bir piyasa ortamında, yabancılar yükseltip, düşürerek, yani yabancı tabir ile 'trade' ederek, dolar-TL kurundan iyi para kazanıyorlar.

Bu noktada, yabancı piyasa profesyonellerinin Türkiye'nin kötülüğünü arzu ettikleri yönünde bir yakıştırma fazlaca iddialı olur. Hatta, yabancı yatırımcıların, piyasa profesyonellerinin şu günlerde, Türkiye'nin geleceği açısından bizden daha iyimser olduklarını söyleyebilirim. Bu noktada, İki uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch ve Moody's, 20 Mart ve 10 Nisan'da Türkiye'nin 'yatırım yapılabilir ülke' notunu teyit etmişken, lehimize olan bu pozisyonun, mutlaka Türk yatırım araçlarına yönelik yatırım iştahı ve ilgi açısından, 'katma değere' dönüştürülmesi gerekiyor.

TCMB FED ile ilgili bir tüyo mu yakaladı?

Konu merkez bankaları olduğunda, tüyo ifadesi yakışmaz. Burada, tüyoyu bir hissiyat, bir algı, bir öngörü olarak ifade etmek istedim. Acaba, diyorum, TCMB Başkanı Erdem Başçı, IMF-Dünya Bankası ilkbahar toplantıları için gittiği Washington'da, geçen hafta G-20 ülkelerinin ekonomi, hazine bakanları ve merkez bankası başkanlarının katıldığı toplantılarda, ABD Merkez Bankası'na (FED) 'politika faizini arttırmak konusunda aceleci davranma' mesajlarının çok kuvvetli verildiğine mi şahit oldu? Acaba, bu nedenle mi, Para Politikası Kurulu, çarşamba günkü toplantıda daha kapsamlı tedbir ve adımlar atmadı?

Dolayısı ile, önümüzdeki hafta, 29 Nisan çarşamba günü, basın toplantısı yapılmadan açıklanacak olan FED para politikası toplantı (FOMC) tutanaklarında, faiz artışının sonbahara kaldığı izlenimi verecek ifadeler; aceleci davranılmayacağı anlamına gelen ifadeler, piyasalarda bir yumuşamaya sebep olabilir. Bununla birlikte, FED'in faiz artırım adımı, küresel piyasalarda bir sendroma dönüşmüş durumda ve bu rahatlama geçici olacak. Yine de, bizi 7 Haziran›daki genel seçimlere kadar bir miktar rahatlatacaktır, diye umut edelim.
#Dünya Bankası
#döviz
#yabancı yatırımcılar
9 yıl önce
Yabancılar Türkiye’nin yarını için daha umutlu
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi