|
Nedense, 10 Kasım’daki ilanı hatırladım...
Önce, 21 Ekim 1999 tarihli Milliyet gazetesindeki “Zenginlerin Türkiye Zirvesi” başlıklı habere gidelim: Chasse Manhattan Bank'ın en büyük hissedarı David Rockefeller başkanlığındaki 21 Amerikalı işadamının Türkiye'deki temaslarına dikkat çekilen bir haberden söz ediyorum…

Zenginler heyeti, Rahmi Koç Müzesi'nde verilen bir akşam yemeğinde ağırlanmış; yemeğe Rahmi Koç, Bülent Eczacıbaşı, Feyyaz Berker, Vitali Hakko, Cem Boyner, Hüsamettin Kavi'nin başını çektiği 100'ye yakın işadamı katılmış! Rahmi Koç, CFR'ın (Council on Foreign Relations) Onursal Başkanı da olan David Rockefeller'a antika bir Türk kilimi hediye etmiş…

Küresel Baronlar'ın en önde gelen ismi David Rockefeller, haberin yayınlandığı gün Ankara'da Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'le ve Başbakanı Ecevit'le görüşmüştü.

*

Koç Holding'in, son yıllardaki 10 Kasım'larda gazetelere verdiği tam sayfa ilanı, orada yazılı sloganı hatırlıyoruz:

“Olmasaydın…Olmazdık.”

*

CFR'ın (Dış İlişkiler Konseyi) kurucularının veya önde gelen üyelerinin ortak özelliklerinden birisi “yüksek dereceli mason” olmalarıdır.

*

Atatürk'ün tedavi sürecinde “yerli ve yabancı doktorları tarafından” zehirlendiği belgelendi. Yeni Şafak'ta yayınlanan belgeler, Atatürk'ün zehirlenerek öldürülmesi hadisesinde “İsmet İnönü, Şükrü Kaya ve Kasım Gülek'in” başat rolünü de gün ışığına çıkardı. Her üç ismin de masonluğu belgelidir.

Atatürk'ün zehirlenmesi sürecinde yer alan doktorlardan üçü Paris, Berlin ve Viyana'dan Türkiye'ye getirtilen yabancı doktorlardı: Noel Fissenger, Von Bergmann ve Eppinger'den söz ediyoruz ki, üçü de yüksek dereceli masondu.

Atatürk'ü “tedavi” etmiş “yerli” doktorlar arasında yer alan isimlerden Samuel Abravaya Marmaralı ile Mim Kemal Öke'nin masonluğu da sır değildir. Marmaralı, Atatürk'ün azınlıklar için ayırdığı kontenjandan iki dönem Niğde vekilliği yapmış Yahudi asıllı bir politikacıydı.

*

Atatürk'ün 1935'de mason localarının kapatılması kararını (gizli olarak faaliyetlerini sürdürmüşlerdi) ve İsmet İnönü'nün 5 Şubat 1948 tarihinde mason derneklerini açma kararını da hatırlayalım!

“Atatürk olmasaydı, olmazdık” diyen Rahmi Koç ve aile fertleri “Son Derece Atatürkçü” olduklarına göre, gazetelere mesela “Mason locaları behemehâl kapatılmalıdır” diye bir ilanı neden vermiyorlar?

Peki, böyle bir ilanı verme ihtimalleri var mı? El Cevap: Yok!

*

Şimdi de, arşivimizden Milliyet'in 17 Ekim 2009 tarihli bir haberini çıkaralım:

“Koç Ailesi'ne hayırseverlik alanında ABD'nin en prestijli ödülü Carnegie Medal of Philanthropy verildi. Koç Ailesi, bu yıl ödül alanlar arasında Amerikan olmayan tek aile oldu. (…)

New York'ta düzenlenen törende konuşmasını yapmak üzere sahneye çıkan Rahmi Koç duygulu anlar yaşadı.

Koç Ailesi adına ödülü, ABD'de iş dünyasının sembol isimlerinden David Rockefeller'ın elinden alan Rahmi Koç'un konuşmasının son cümlesi olan 'Bu ödülü sadece ailem adına değil ülkem için de alıyorum' şeklindeki sözlerinin ardından gözleri doldu…”

*

30 Mart 2015 tarihli Yeni Şafak'ta, “Paralel Yapı'nın Bir Numara'sının gençlik yıllarında Masonluk yemini ettiğine” ve

“bu çerçevedeki üstün hizmetlerinden dolayı taltif madalyası aldığına” dair belgeler yayınlandı. Mason locasıyla bağlantısını temin eden ismin Kasım Gülek (1950-1959 yılları arasında CHP Genel Sekreteri) olduğu da belgelendi.

*

28 Şubat sürecinde (27 Aralık 1997) Cumhurbaşkanı Demirel'e “Ulusal Uzlaşma Ödülü”nü, Paralel Yapı'nın Bir Numara'sının Onursal Başkanı olduğu “Vakıf” vermişti! Ödül töreninde Paralel Yapı'nın Kâinat İmamı, 28 Şubat'ın Çankaya Köşkü'ndeki “dinamosu” Demirel'i öve öve bitirememişti!

Demirel'in masonluğunu bilmeyen kalmamıştır.

Ankara'daki Bilgi Locası'nın 48 matrikül numaralı üyesi olan Demirel'in 1956'da başlayan masonluğu, 1964'deki Adalet Partisi Kongresi'nde gündeme gelmiş, Süleyman Bey'i “kurtarmak için” mason olmadığına dair hayali bir belge tertip edilmişti. Bu hadise mason locasında büyük çalkantılara hatta ayrışmaya neden olurken, Demirel'in “yalanlanan masonluğu” da kısa süre zarfında belgelenmişti.

*

Mason locasının, Yeni Şafak'ın yayınladığı belgeler üzerine yaptığı yalanlamanın da hiçbir hükmü yoktur. Göstermelik ya da “zevahiri kurtarmak” hesabıyla yapılan bu tür açıklamalar kapı gibi belgelerin gerçekliğini asla ortadan kaldıramaz…

Yeni Şafak'ın Atatürk'ün zehirlenerek öldürüldüğüne dair belgeli haberlerine “erişim yasağı” isteyen İnönü Ailesi'ne iki mahkemeden peş peşe ret kararlarının çıktığını da buraya not edelim:

Bu gelişmenin, Paralel Medya ile Doğan Medyası'nı “çok üzdüğüne” kuşku yoktur!

İşbu Baronsal Medya söz konusu yayınlardan dolayı “Yeni Şafak'a yasak geliyor” havasında haberler yapmıştı. Adeta, zil takıp oynamadıkları kalmıştı! Son dönemde “Basın Özgürlüğü” çikleti çiğneyenlerin cephesinde “yasakçılık” bir sistematiktir.

Sansürcülük, özellikle Paralel Medya'nın hayat tarzıdır.
#28 Şubat
#mason locaları
#yenişafak
9 yıl önce
Nedense, 10 Kasım’daki ilanı hatırladım...
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti