|
Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez

Yıllardır Müslümanlarla ilgili Batı basınına yansıyan fotoğraflarda belirgin bir olumsuzluk vardı. Bizde de durum benzerdi. Müslümanlarla ilgili fotoğraflar bizim basınımızda da olumsuzluklar içermiştir. Bu yayımlar kasıtlı olarak yapılırdı, bunda herhangi bir şüphe yoktur. Gücü elinde bulunduranlar zihinleri kolonize ederek yeniden biçimlen-diriyorlardı. “Zihnî sömürge” kavramının bu durumu tanımlamak bakımından yetersiz kaldığını hatırlatmak isterim. Bunun yerine “müstemleke zihniyeti” ve “müstemleke aydını” gibi daha doğru tanımları yaygınlaştırmak gerekir. Zihinleri biçimlendirdikleri için nasıl düşünülmesi gerektiğine karar verebiliyorlardı. Müstemleke aydını gözünün içine sokulan fotoğrafa ikna oluyor ve terör kavramı ile İslam arasında ilişki kurmakta sakınca görmüyordu.

Bugün Gazze’den bize yansıyan fotoğraflara bakmaya cesaret edemediğimiz bir dönemden geçerken Amerikalı, İngiliz, Fransız, Alman devlet erkânının bizim bakamadığımız fotoğrafların failleri oldukları çok açıktır. İnsan avına çıkanlara destek olmaları hatta avların cansız bedenleri üzerinde kutlama yapmaları sıradan bir hadise değildi. Bu yaşananların din ile ilişkisi çok da açık değildir. Buna mukabil failler millet ve devlet bağlarını gizlemeye dahi gerek duymuyorlar. Arada din adamları da görünmüyor değil fakat basına yansıyan fotoğraflara bakıldığında bizzat insan avına çıkanlarla devlet adamlarının resimlerinin öne çıktığını görüyoruz. Asker kılıklı insanlarla Batılı devlet adamlarının resmigeçidi ile ortaya yeni bir tablo çıktı. Bu tablo bütün insanlığı tehdit anlamını taşır.

İsrail’in asker kılıklı saldırganlarına ve onların koruması altındaki yerleşimcilere bakıldığında hepsinin yaşadığımız döneme ait olmadıkları yönünde bir fikre kapılabiliriz. Fakat Ortaçağ karanlığı gibi bir kavramı kullanacağımızı tahmin edenler yanılacaktır. Zira bunlar düpedüz “Aydınlanma dönemi” insanlarıdır ve bu dönemin ideallerini hayata geçirmektedirler. Herhalde aydınlanma dönemi insanının ilhamını kutsal kitaplardan aldığını düşünemeyiz. Cemil Meriç “Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez” demişti. Aydınlanmanın ortaya çıkardığı sorunlar önce Avrupa’da hayal kırıklığına yol açtı. Fakat bunlar Batı dışına bakarak hayal kırıklığı yaşamadılar. Bahsi geçen sonuçlar Batı’yı vurunca derin bir hayal kırıklığı ortaya çıktı. Güven kaybını da bu çerçevede ele almak gerekir. Gazze’de sergiledikleri soykırımı ile bugüne ait insanlar olduklarını gösterdiler. Benzetme, ancak kutsal kitaplarda bütün insanlığa örnek olarak anlatılan olaylarla yapılabilir.

Batı Şeria ve Gazze bölgesini adım adım ele geçiren yerleşimcilerin gündelik hayatlarında ortaya koydukları faaliyetlere bakıldığında onların bütün amaçlarının Filistinlileri topraklarından sürmek ve geride kalan varlıklarına el koymak olduğunu görebiliriz. Bütün saldırganlıkları da buradan çıkmaktadır. Bunu anlamak için başka bir “Yahudi”ye müracaat etmekte sakınca yok. Albert Memmi, Avrupalı devletlerin, Avrupa dışında, Avrupalıların yerleşimine açtığı topraklara koşuşan yerleşimcilerin fotoğrafını çıkarmıştır. Bu insanlara bakıldığında din savaşı içinde olmadıklarını görmek mümkündür. Filistin topraklarına seğirten insanlar da aynı özelliklere sahip.

Theodor Adorno, Max Horkheimer gibi Frankfurt Eleştirel Teori Okulu’nun kurucuları İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “Siyonist soğuk savaşçılara dönüştüklerinde Mısır’ın işgalini coşkuyla desteklemişlerdi”. Bunlar Alman Yahudileriydi. “Frantz Fanon gibi Jean-Paul Sartre ve Francis Jeanson gibi Fransız filozoflar Cezayir’in bağımsızlığını ve FLN’yi desteklerken, Cezayirli Yahudi filozof Jacques Derrida kolonyalist Fransa’yı destekledi ve Cezayir’in bağımsızlığına karşı çıktı”. Kuşkusuz anılan filozoflar Yahudi ilahiyatını seküler bir hadise olan kolonyalizmin hizmetine sunmuşlar ve bir ideoloji olarak Siyonizm’i benimsemişlerdi. Jürgen Habermas da aynı yolun yolcusudur. Bunları İsrail’i Filistinliler karşısında desteklemeye götüren asıl kaynak aydınlanma döneminin idealleridir. Sıraladığımız kişilerin kutsal kitaplardan beslendiğini düşünemeyiz. Cemil Meriç’in domuzlardan hareketle hakaret amaçlı bir söz yazdığını zannetmiyorum. Meriç bu sözü yazarken asıl olarak kaynak sorununa işaret etmek istemişti.

Din ile terör kavramını özdeşleştirerek zihinleri biçimlendirdiler ve büyük bir coğrafya hakkında yapay fikirler oluşturdular fakat Filistinlilerin direnişiyle Gazze’de gerçek kimliklerini ortaya sermek zorunda kaldılar. Bundan sonra konuşulacak olan da bu yeni fotoğraflardır.

#Gazze
#Terör
#Soykırım
#Selçuk Türkyılmaz
10 gün önce
Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu